Yaklaşık on yıl öncesine kıyasla, ruh sağlığının önemini kavramak ve bu konuda destek alabilmek konusunda toplum olarak çok daha iyi bir konuma gelebildiğimizi düşünüyorum.  Ancak hala tereddütlerimiz, yanlış bilgilerimiz, önyargılarımız var ve bunlar ne yazık ki alabileceğimiz desteğin önünü tıkıyor.


Öncelikle ruh sağlığı alanında çalışan kişileri birbirinden ayırmak konusunda güçlük yaşıyoruz. Psikolog, psikiyatr, terapist… Her birini aynı zannedebiliyor ya da birini diğerinden üstün görebiliyoruz. Böyle olunca ihtiyacımız olan yardımı kimden alabileceğimizi de bilemiyoruz.


Biz psikologlarla ilgili kulağıma en çok çalınan yanlış bilgiler ve mitler şöyle:


 


İlaçsız tedavi yapana Psikolog denir.   


Psikoloji insan davranışını inceleyen bilim dalıdır ve psikolog da bu konuda en az dört yıllık eğitimini tamamlamış olan kişidir. Dolayısıyla aslında tıp eğitimini tamamlamış bir doktor değil, sosyal bilimcidir. Bu eğitim, kişilere ruh salığı alanında destek vermek için yeterli değildir. Eğer bir psikolog ruh sağlığı alanında çalışmak ve bireylere kendilerini tanımak, zorluklarının farkına varmak, davranışlarında değişiklikler yaratabilmek konusunda destek vermek istiyorsa klinik psikolog olmalı, bu konuda uzmanlığını tamamlamalıdır.


Psikoloğa deliler gider.


 “Psikoloğa  deliler gider” düşüncesi hangi kelimesini ele alırsak alalım yanlış bir yargıdır.  Deli kelimesini Türk Dil Kurumu, akli dengesini yitirmek, kendini kaybetmek olarak tanımlıyor. Ruh sağlığı çalışanlarınınsa çok daha geniş bir yelpazesi var. Duygu, düşünce ve davranışlarında zorluk yaşayan hemen herkesle çalışıyorlar. Psikoloğa ilişkin böyle bir tanımı olan kişiler, kendi alabilecekleri desteğin önüne geçtikleri gibi bu alana başvuran hemen herkesi de bu tanımla yaftalamış oluyorlar.


Psikolog aklımdan geçenleri okuyabilir.


Klinik psikolog sezgisel güçleri olan kişi değildir. Hele hele medyum hiç değildir. İnsanla çalıştığı için insanı tanır, bu konuda araştırmalar yapar. Diğer kişilere göre davranışları hangi düşüncelerin ve duyguların yönlendirmiş olabileceğine dair daha fazla bilgi sahibidir; ama bu aklınızdan geçenleri okuyabileceği anlamına gelmez. Sizin anlattıklarınızı başkalarına göre daha iyi dinler. Yargılamaz. Garipsemez. Başkaları kadar şaşırmaz. Sizi dinlerken bedeninizin de anlattıklarınıza nasıl eşlik ettiğini gözlemleyebilir. Duygularınızı adlandırabilmenize yardımcı olur. Ama tüm bunları yaparken aklınızdan geçenleri okuyamaz.  


Kendi kendime halledebilirim,klinik  psikoloğun bana ne yapacağımı söylemesine ihtiyacım yok.


Bu daha çok bir başkasının “bir yardım alsan” önerisine verilen bir yanıt cümlesidir. İnsanın yardımı reddetmesinin birçok sebebi olabilir. Zorluk yaşamayı acizlik olarak görmek, yaşanan zorluğu gözünde büyütmek, yaşam boyunca ihtiyacı olan yardımı aslında başkalarından alamamış olmak…


Cümlenin ilk kısmı son derece yüklü olsa da, psikologlarla ilgili olan ikinci kısmına da değinmeden geçemeyeceğim: Klinik  Psikolog kişilere ne yapması gerektiğini söyleyen bir akıl hocası değildir. Kişi kendi bulunduğu yaşam koşulları içerisinde onun için en faydalı olabilecek seçimi yapabilir. Klinik psikolog bu seçimi yapma sırasında, kişiye yol arkadaşlığı yapan, bu seçenekler içerisindeki duygu durumunu değerlendirmesine destek olan, işlevsel olan ve olmayan inançları ele alırken doğru soruları sormaya yardım eden kişidir.


Benim zaten bir sürü arkadaşım var ve onlara derdimi anlatabiliyorum.  Psikoloğa ihtiyacım yok.


Arkadaşların ve tüm diğer sosyal çevrenin hayatımızdaki önemi tartışılamaz. Hem yaşadığımız güzel anlarda hem de zorluklarımızda, onlara ihtiyacımız var.  Bazı kişilerin, arkadaşlarının ya da onları dinleyebilecek hiç kimselerinin olmaması sebebiyle bir psikoloğa başvuruyor olmaları da tartışmasız bir gerçek. Ama bu tanım bir psikoloğa başvurmak için fazlasıyla sığdır.


Bizi dinleyen arkadaşlarımız yaşadıklarımızda birçok zaman pay sahibidir. Bizim başımıza gelenler onlar için de fazlasıyla duygu yüklü olur. Onlarla paylaşmaya ihtiyacımız olmakla birlikte, bazen olan biteni anlamak, altında yatanları görebilmek, bizi bu davranışlara sürükleyen sebepleri tanımlayıp değiştirebilmek için profesyonel birine ihtiyacımız olur.


Psikoloğa gidersem bana bir ilaç verir, uyuşurum ve tüm bu olan biteni atlatabilirim.


Bu cümlede her bir virgülünde farklı yanlış bilgiler içermektedir: 1) Psikologların ilaç reçete etme yetkisi yoktur. Bu alanda yetki, hekimlere aittir. 2) Ruh sağlığı ilaçları bireyleri uyuşturmak için değildir. 3) İlaçlar olan biten durumlardan sizi uzaklaştırmazlar.


 


Bu ay sizlerle paylaştıklarım, bizim mesleğimize ilişkin yanılgılardan sadece birkaç tanesi. Bu kadarı bile kişilerin alabilecekleri yardımın önüne geçip, yaşadıkları zorluklar içerisinde daha uzun süre kalmalarına, bu sıkıntılarla kendi kendilerine baş etmeye çalışırken anı fazlasıyla kaçırmalarına neden olabilir. Oysaki her an çok kıymetlidir ve bundan sonra yaşanacakların en temel belirleyicisidir.


 


Uzman Klinik Psikolog Derya Gülterler

rssyoutubeinstagram
Facebooktwitterlinkedinmail