Boşanma, tüm aile bireylerini sarsan ciddi bir olaydır. Aynı zamanda; salondaki televizyonu kimin alacağından nafakanın nasıl düzenleneceğine; mevcut evde kimin oturacağına kadar irili ufaklı pek çok şeyi düşünmeyi gerektiren oldukça karmaşık bir süreçtir. Bu süreçte, boşanma sebepleri ne olursa olsun, her iki eş de yıpranır ve bir biçimde acı çeker. Ancak yaşı ve kaybettikleri göz önünde bulundurulduğunda, bu süreçte en çok örselenen, şüphesiz, çocuktur.


 


Özellikle okul öncesi dönemde boşanma, çocuğa büsbütün anlaşılmaz görünür. Aklı karışır. Anne ve babasından birini tercih etmesi gerekeceğini düşünür. Doğduğu andan itibaren bir arada gördüğü anne ve babasının artık farklı evlerde oturacağı fikri kafasına yatmaz. Yaptığı yaramazlıklar yüzünden anne ya da babanın evi terk ettiği ve bunun bir ayrılık nedeni olduğu fikrine kapılır. Boşanma öncesi süreçte yaşanan tartışmalar, dozu gün geçtikçe artan kavgalar, çekişme ve çatışmalar içinde zaman zaman çocuğun ihtiyaçları göz ardı edilir. Kimsenin kendisini sevmediğini ve düşünmediğini hissedebilir. 


 


Boşanma sürecinde çocuklarda, huysuzluk, hırçınlık, davranış ve uyum sorunları ortaya çıkabilir. Kızgın ve saldırgan davranışlar görülebilir.  Bunun yanı sıra ebeveyne bağımlı bir ilişki kurmaya yatkınlık, yapışma ve ayrılığa tahammül edememe izlenebilir.  Bu davranışlar ve belirtiler, çocuğun yaşına, boşanmadan önceki dönemde ne kadar yıprandığına ve boşanma sonrası anne ve babasıyla yaşadığı ilişkinin niteliğine göre farklılık gösterebilir.


 


Tüm bu sayılanlara karşın, boşanmanın çocuğun ruhsal durumunu geri dönülmez bir biçimde etkilemesi ya da çocukta ortaya çıkan bazı sorunların tek başına boşanma yüzünden ortaya çıkması gerekmez. Az önce de belirtildiği gibi, çocuğun bu süreçten ne kadar etkileneceği, en temelde, anne babanın tutumuna bağlıdır. Boşanma öncesinde bu kararın çocuğa anne ve baba tarafından beraber söylenmesi önemlidir. Bu konuşma sırasında çocuğa sorunun onunla hiçbir ilgisinin olmadığı ve anne ve babanın ayrı ayrı onu sevip önemsedikleri çok net anlatılmalıdır. Çocuk, ayrı yaşayacağı ebeveyni ne zaman isterse görebileceğini ve biriyle birlikte yaşamanın diğerinden vazgeçmek olmadığını bilmelidir. Bununla birlikte, çocuğun bu durumla ilgili mutsuzluğunun ve üzüntüsünün ebeveynleri tarafından anlaşıldığını bilmesi ona kendini daha iyi hissettirecektir.


 


Diğer ebeveynle ilgili tutumlar, sözler ve davranışlar  çocuğa söylenenler kadar önemlidir. Eğer çocuk ebeveynler arası güç mücadelesinin odağındaysa, ebeveynlerden biri ya da her ikisi diğer ebeveyni çocuğa kötülüyorsa, kin ve öç alma duyguları için çocuk kullanılıyorsa veya diğer ebeveynle yarım kalmış hesaplaşmaların faturası çocuğa çıkıyorsa çocuk, boşanma sonrası süreçte de fazlasıyla örselenecek, güven duygusu büsbütün zedelenecektir. Başka bir önemli konu da çocuğun sürekli yaşadığı bir evinin olmasıdır.  Çocuğun olup bitenin üstesinden gelebilmesi için düzene ihtiyacı vardır. Bu düzen de ancak, sabit bir ev ve diğer ebeveynle ayarlanacak düzenli ve sürekli görüşme zamanlarıyla sağlanabilir.


 


Boşanma zor bir süreçtir. Çocuğun bu süreçten en az hasarla çıkabilmesi ebeveynlerin bu yöndeki çabasıyla mümkündür. Çocuğun “normal” bir biçimde hayatını devam ettirmesi için öncelikle ebeveynlerin onu “normal” bir çocuk olarak görmeleri ve öyle davranmaları gerekir. Çocuğun durumuna acımak ve bu yüzden onu daha korunaklı yetiştirmek, her istediğini yerine getirmek ve sınır koymamak çocuğa yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir. Sonuçta, eş olarak artık aynı evde yaşamamak ve her türlü etkileşimi en asgari düzeye indirmek mümkündür, ama çocuklardan boşanmak mümkün değildir. Bu anlamda, boşanma öncesi ve sonrası süreçte en temel olan, diğer ebeveyni eski eş ve çocuğun babası/annesi olarak kabul etmek ve konuyla ilgili tüm detayları bu çerçevede değerlendirmektir.


 


                                                                                              Uzman Klinik Psikolog Aslı Soyer

rssyoutubeinstagram
Facebooktwitterlinkedinmail