Gün içinde, sözler arasında çok sık kullandığımız ama sıra kendimize geldiğinde sahiplenmediğimiz duygulardan birisi kıskançlıktır. Çünkü ne kadar içimizde hissetsek de, kendimizi denetleyemesek de için için kıskançlığın çok kabul görmeyecek bir duygu olduğunu düşünerek saklamaya çalışırız. Bunun dışına çıkan nadir durumlar yok değildir. Bazı insanlar söz konusu olduğunda “Sevdiğini kıskanmak” ile övünür. O kadar çok övünür ve o kadar çok kıskançlığı sevginin bir derecesi gibi göstermeye çalışırlar ki aslında onaylanmadıklarının farkında olduklarını anlarsınız. Gerçekten kıskançlık kötü ve zararlı bir duygu mudur? Kıskanmak hiç bir işe yaramaz mı? Bunu anlayabilmek için kıskanma duygusunu tanımaya çalışmak gerekir.
Kıskanma duygusu ile yüzleşmek
Kıskanmak çoğu kez utanılan bir duygu olarak algılanır. Bu nedenle kabul etmek, yüzleşmek zor gelir. Kıskançlık duygusu aynı anda birçok duyguyu birlikte getirir: Kaygı, mutsuzluk, korku ve kızgınlık. Bu duyguların hepsi olumsuz duygular olmakla birlikte, kıskançlıktan daha kolay dışa vurulabilen duygulardır. Oysa kıskançlık diğer duygular gibi doğru dile getirebilecek, dışa vurulabilecek bir duygudur. Kıskançlık duygusu ne zaman ortaya çıkar? Bir başkası ile kendimizi kıyasladığımızda başkasına ilişkin olduğunu ama bizde olmadığını düşündüğümüz şeyleri kıskanabiliriz. İkili ilişkilerde ise kıskançlık, kıskandığımız kişinin başkasını tercih edeceği ve kaybedeceğimiz inancı ile ortaya çıkar. Birini kendimiz için tehdit olarak algıladığımız zaman onun bizden daha akıllı, daha çekici, daha başarılı gibi birçok şey düşünmek kıskançlık için yeterli olur. Bu durumda kıskançlık davranışlarının ortaya çıkışı tamamen kendini koruma yöntemi olarak belirir. Yani kimse sizi kıskandıramaz aslında, ortaya çıkan kıskançlığı hisseden kişiye aittir. İkili ilişkilerde, sevgiliyi, eşi kıskanma da bu güvensizliğin karşıya değil, kendinize olduğunu hatırlamada yarar vardır. Kıskançlık duygusunu davranışlarında özgür bırakırken yapacağın “Seven kıskanır” sözü, sevdiğin kişiye kıskançlıkla zulüm yapamayacağın gerçeği karşısında anlamsız kalır.
İŞ ARKADAŞINI KISKANMAK BAŞARI GETİRİR Mİ?
Bu sorunun yanıtını bulmak için kıskançlık kelimesine ne anlam verdiğimizi gözden geçirmemiz gerekir. Kıskançlık ve haset kelimeleri arasındaki ayrım önem kazanır. Kıskançlık başkasını da olanların kendinizde olmasını istemek ve bunun çaba göstermek olduğu zaman yapıcı olur. Ama onda olanlar ben de niye yok şekline dönüp, karşındakini yok etmeye yöneldiği zaman tehlikeli bir duygudur. O zaman hasetten bahsetmek gerekir. Haset duyulan kişiyi aşağılamaya, küçültmeye, değersizleştirmeye yönelen kişi hem kendisi hem çevresi için tehlikelidir.
İş yerinde kıskançlığı arttıran nedenlerden biri rekabettir. İstenen olmak, yükselen olmak, sevilen olmak, aranan olmak kıskançlık duygularını harekete geçirir. Eğer bu duygu kişiyi işini daha iyi yapmaya yöneltirse yapıcıdır. Ancak bunun yerine kıskandığı kişileri yıkmaya, kendine haksızlık yapıldığını, değerinin bilinmediğini, başkalarının çalışmaları nedeni ile değil, çeşitli nedenlerle kayırıldıklarını ileri sürüyorsa kıskançlık verimi düşürür. Çalışma ortamını bozar. Tüm bunlar kıskanılanı değersizleştirmeye yönelik dedikodulara ve dedikodular iş yerinde gruplaşmalara yol açmaya başlar. İş yerinde kıskançlığın iyi yönetimi gerekir. Rekabet ortamında kişiler en çok rekabet edemeyecekleri ayrıcalıkları kıskanırlar. Bu yüzden yöneticilerin iş dışı nedenler yüzünden yaptığı çalışanlar arası ayrımlar kıskançlığı körükler. Adil seçimler ve yönetimler bu duyguyu azaltır.
Kıskançlık sahiplensek de, sahiplenmesek de zaman zaman herkesin hissettiği bir duygu. Önemli olan o duygunun bizden kaynaklandığını fark etmek ve kendimizde bulduğumuz eksik, olumsuz yanları düzeltebilmek için kullanmak. İşte o zaman kıskançlık işe yarayacaktır.
Prof. Dr. Bengi Semerci