Yönetim farklarının, kadın ve erkeğe ilişkin farklardan oluştuğu kabul edilince, iki cins arasındaki farkları saptamak gerekir.
Fark tanımda mı?
İki cinsin tanımlarını yaparken ilk fark ortaya çıkıyor: Kadın ve erkek. Bu tanımlarla kastedilen, fiziksel ve genetik özelliklerindeki farklılıklardır. Oysa bir de sosyal ve psikolojik farklılıklar vardır. Psikolojik özellikler ve sosyal yaşam anlamında kadın-erkek denilince, tanımın içine iki cinse atfedilen duygular ve toplumsal olarak beklenen davranışlar girmektedir. Hala ders kitaplarımızda yazdığı gibi çocuk bakmak, yemek pişirmek, temizlik yapmak kadınlara; para kazanmak, aileyi korumak erkeklere ilişkin özellikler olarak tanımlanmaktadır. Duygusal, çabuk incinir, ağlar dediğinizde kadınların; güçlü, maceracı, saldırgan dediğinizde ise erkeklerin tanımlandığını düşünmez miyiz? Bazı durumlarda fiziksel görünümle bile yanılabildiğimize göre, kalıplara sokmaya çalıştığımız davranış ve duygularla yaratmaya çalıştığımız farklılıklarda da yanılıyor olmamız mümkündür. O zaman farklılıkları başka yerlerde aramalıyız.
Kadınlar duygu gezegeninden mi?
Duygu denilince akla kadın gelir. Kimi zaman fazla duygusal olmak aşağılanarak kadınlara özgü, kadınsal olarak tanımlanır. Oysa duygu insana ilişkindir ve duyguları yaşayabilmek, gösterebilmek sağlıklı olmaktır. Fark, iki cinsin duygularını ifade etme şekilleri ve verdikleri duygusal tepkilerdedir. Duyguları ifade edebilmenin diğer yönü duyguları anlamaktır. Genel olarak kadınlar karşısındakinin duygularını daha çabuk anlarlar. Bakışlardan, yüz ifadesinden duyguyu tanımlayabilmektedirler. Önemli olan bu özelliğin kadınlara genetik olarak geldiği mi yoksa sonradan mı edinilmiş olduğudur. Bir görüşe göre kadınların bu yeteneğinin nedeni erkeklerdir. Tarih boyunca güçsüz konumda olan kadınlar, güçlü olan erkeklerin duygusal ifadelerini okumayı, kendilerini koruyabilmek için öğrenmişlerdir. Egemen olan, bu yeteneğe gereksinim duymamıştır. Büyük bir çabayla, yüz ifadeleri, ses tonu gibi her yolu deneyerek duygularını ifade eden kadın, erkeğin okuyamaması nedeniyle çaresiz kalmakta ve artık bağırmaktadır. Karşısındakinin duygularını okuyamayan erkek ise, kendi duygularını da bastırmakta, kontrol etmeye çalışmakta ve çoğunlukla öfke, saldırganlık olarak toplumun ona uygun bulduğu şekillerde ifade etmek zorunda kalmaktadır. Oysa bazen olumlu, olumsuz tüm duyguların en kolay ve rahatlatıcı ifadesi ağlamaktır. Ve ağlamak çocukluğundan başlayarak erkeklere yasaklanarak, bundan mahrum bırakılmışlardır. Ellerinde bir tek, taşıdıkları testosteron hormonunun da önemli katkısı olan saldırganlık duygusu kalmıştır ki, bu duygu zaten toplum tarafından sıklıkla pekiştirilmektedir. Aşırı saldırgan ve insafsız davranabilen kadınların bu davranışı ise “erkek gibi” olmakla geçiştirilir. Oysa saldırgan ve insafsız kadın sayısı hiç az değildir.
Evet, kadınlar ve erkekler bazen birbirlerinden farklı düşünmekte ve davranmaktadırlar. Doğrusu birbirlerinden farklı düşünen ve davranan bir dolu kadın bulmak daha kolaydır. Aynı şekilde tüm erkekler de aynı düşünüp, aynı davranmamaktadır. Kadın ve erkeğin farklılıklarını özetlemek gerekirse; duyguları anlamadaki farklılıklardan, algılamadaki farklılıklardan, konuşma yeteneğinden, hafıza ve tutum farklılıklarından bahsetmek gerekir.
Tüm farklılıklar nedeni ile iş yerlerinde kadın ve erkek eleman ayrımı yapmak, iş yerinin başarısını azaltacaktır. İş, çok boyutlu bakılması gereken bir kavramdır. Farklı yetenekleri, bakış açılarını aynı bünyede bulundurmak, onları doğru yerde ve birlikte kullanmak fırsat eşitliği değil, çeşitlilik sağlar. İş yerinde çeşitlilik ise başarının temellerinden biridir.
ERKEKLER VE KADINLAR KENDİ CİNSLERİYLE NELER KONUŞUYORLAR?
Her ne kadar değişen toplumsal yaşam nedeniyle kadın-erkek arkadaşlıkları, dostlukları artmış olsa da her iki cinsin birbirleriyle arkadaşlıkları hala önemlidir. Genellikle, erkeklerin başka erkeklerden, kadınların da başka kadınlardan oluşan iyi arkadaşları vardır. Gençlerin deyimiyle “kanka” olan, çok yakın, sırların paylaşıldığı arkadaş ya da arkadaşlar. Peki, sırlar dışında ne konuşurlar? Erkeklerin kendi aralarında paylaştıklarıyla, kadınların paylaştıkları farklı mıdır? Farklı ise bu fark nereden kaynaklanmaktadır?
Erkekler
Erkek erkeğe arkadaşlığa, gerek filmlerde gerekse edebi eserlerde sık rastlanır. Bunlarda, genellikle erkeklerin aralarındaki birlikteliklerden yaratıcı sonuçlar çıkar. Kahramanlıklar, ünlü keşifler, başarı öyküleri hep bu arkadaşlıkların sonucudur. Evet, bunlar yadsınamaz. Ama pratikte daha çok gördüğümüz futboldan, kadınlardan ve borsadan bahseden erkekler olduğuna göre bu fark nereden kaynaklanıyor. Aslında daha çok iki erkeğin arkadaşlığından, yoldaşlığından bahsedilince bakış değişmektedir. Yine de erkekler, sorunlarını arkadaşlarından çok eşleriyle paylaşmayı yeğlemektedirler. Erkek arkadaşlarıyla ise statülerini güçlendirici iletişimi yeğlemektedirler. Kadınlarla erkekler arasında fark olduğu tartışılsa da, kabul gören bir olgu. Bu konuda da farklı mıdırlar?
Kadınlar
Sex and the City dizisini izliyor musunuz? Bu dizinin yayın saatleri, çocuk ve gençlere zararları ayrı bir yazı konusu olabilir. Çocukların kolayca izleyebileceği kanalda, uyumadıkları saatlerde, kontrolsüz yayınlanması ve sonuçları tartışılabilir. Ama biz şimdi başka şeye bakalım. Bu hanımlar bir araya geldiklerinde ne konuşuyorlar? Birbirlerine erkek arkadaşlarını çekiştiriyorlar, bu konudaki deneyimleri paylaşıyorlar. Hadi bu dizi bize çok uzak, bizim dizilerimizde farklı mı? Kocaları ya da başka kadınlar hakkında konuşan kadınlar toplulukları. Günlük yaşama dönersek buna çocuklar hakkındaki konuşmaları da ekleyebiliriz. Erkeklerin kimi zaman merak ettikleri, kimi zaman da küçümsedikleri, kadınların kendi aralarındaki bu konuşmalar gereksiz mi? Hayır, aslında yüzyıllardır sosyalleşmeyi sağlayan bu konuşmalardır. Bu havadan sudan konuşmalar kadınlar arasındaki bağı güçlendirmektedir. Kadınlar arasındaki bağın güçlenmesi ise, nesillere aktarılanlar açısından çok önemlidir.
Yapılan çalışmalar erkeklerin statü sahibi, kadınların ise arkadaş sahibi olduklarında ruh sağlıklarının daha iyi olup, bunu çocuklarına aktarabildiklerini göstermiştir. İncelemelere göre, kadınlar okumada ve duygularla ilgili olarak verdikleri tepkilerde, erkeklere oranla daha güvenilir ve daha empatikler ve teke tek ilişkilerde daha ilgili bir tavır sergiliyorlar. Kadın ve erkek beyni arasındaki farklılıklar çeşitli kişilerce değerlendiriliyor. Bulunan farklar yorumlanmaya çalışılıyor. Bunlardan biri küçük kız bebeklerin insan yüzlerine, erkek bebeklerin ise mekanik oyuncaklara baktıklarıdır. Bu fark tüm yaşama dağılıyor ve ortalama olarak kadın, erkeğe oranla toplum içinde daha sık gülümsüyor ve göz kontağı kuruyor. Sosyalleşen, ailesinden ve arkadaşlarından destek gören kadınlar, sağlıklı gebelik sonrasında, sağlıklı nesiller yetiştirmektedir. Çünkü kadınlar arası arkadaşlığın stresi azalttığı görülmektedir. Pek çok araştırma kadınların, sorunlarını eşlerinden çok kadın arkadaşlarıyla paylaştıklarını, buna karşın erkeklerin eşleriyle paylaştığını göstermektedir. Bu farklılıkların bir kısmının kadınların salgıladıkları, onlara özgü hormonlarla ilişkili olduğu, bunların salınımı engellendiğinde kadınların daha az arkadaş aradıkları gözlenmiş.
O zaman kadın kadına arkadaşlık, kişinin ve insanlığın geleceği için önemli bir süreçtir. Peki, sorun olduğu zaman nasıl çözülüyor. Erkekler aralarındaki sorunları fiziksel güç kullanarak, hatta bazen ölümle çözüyorlar. Kadınların yöntemi ise farklı, dedikodu ve dışlama onların çözüm yolu oluyor. Aslında bazen birbirlerine, erkeklerden daha gaddar olabiliyorlar. Çünkü bu dedikodular ve dışlamalar kimi zaman, neredeyse ölümden beter olabiliyor. Çünkü “sosyal ölüm” bir kadına verilebilecek en büyük ceza olabiliyor. Unutmamaları gerekense bu tutumun, onlara olduğu kadar, gelecek nesillerine de zarar vereceğidir. Yani kadınlar dünyasının, iyi geçinmesi gerekmektedir.
Prof. Dr. Bengi Semerci