Türkiye ekonomisinin %98’i aile şirketlerine bağlıdır. Ekonomi için bu denli önemli olan aile şirketleri; aile içi çatışmalar, miras sorunları, kurumsallaşamama gibi sorunlar nedeni ile zorluk yaşar. Üçüncü kuşağa ve sonrasına geçen aile şirketi sayısı tüm dünyada çok azdır. Bu sorunlara kısaca bakalım.

İŞLETMENİN DEVRİ

Üst nesil işletmeyi gelecek nesillere ne zaman bırakmalı? Çoğunlukla, işletme yönetimi bırakılsa bile kontrol ihtiyacının bırakılamadığı görülmektedir. Oysa çok geç olmadan işletmeyi devretmek ve sadece gerekli zamanlarda kılavuzluk yapmak süreci kolaylaştırıp, işletmenin sağlıklı sürmesini sağlayabilir. Yönetimin devredilmesi sırasında kardeşler arasında sorunlar artar. Babanız ve annenizle birlikte ve onlar için bağımlı çalışmak zordur. Ama kardeşiniz, ağabeyiniz ya da ablanız için çalışmak çok daha zor gelebilir. Yönetime gelmeyen kardeş mutsuz ve kızgın olabilir. Bazen kardeşler uyum içinde çalışabilirler. Ancak onların devir zamanı geldiğinde, kendi çocuklarının daha etkin olması isteği bir sonraki kuşakta sorun yaratacaktır. Aile işletmelerinin üçüncü kuşaktan sonra büyük sorunlar yaşamasının en önemli nedenlerinden biri bu anlaşmazlıklar ve yetki paylaşım sorunlarıdır. Özellikle boşanma ve yeniden evlenmelerin artması nedeniyle, aile kavramlarının ve kapsamlarının değiştiği günümüzde, düşünülmesi gerekenler artmıştır.

Akılcı, yeteneklerin, eğitimin, eğilimlerin göz önüne alınarak yapıldığı devirler sorunların çözümünü de sağlar. Ama aile işletmelerinde bunu yapmak, aile dinamikleri nedeni ile zordur. Bu nedenle birçok aile işletmesi sadece kurumsal, hukuksal değil, aile dinamiklerine yönelik de danışmanlığa gerek duyarlar. Gelişim devrelerinin dinamik incelenmesinde, Freud’a göre babalar ve oğullar arasındaki en önemli çatışma nedeni rekabettir. Bu rekabetin konusu ise annedir. Aile şirketlerinde bu rekabetin konusu iş olur. Yani annenin yerini iş alır. Bir yandan baba gibi olmak isteyen, onun sahip olduklarına sahip olmak isteyen çocuk, diğer yandan bu rekabette güçlü olan babadan çekinir ve kızar. Bu nedenle mirasçı, kız çocuklar olduğunda daha az sorun olmaktadır. Baba ile rekabete girmeyen, hatta onu besleyen kız çocuk aile işletmesinde daha kolay başarı sağlamaktadır. Buna karşın, birçok toplumda cinsiyet ayrımı nedeni ile bu durum göz ardı edilmektedir.

Aile işletmelerinin başındaki büyük, çoğunlukla emekli olma konusunda isteksizdir. Çünkü iş onun için görev değil, tutkudur. Kendini besleyen bu süreçten kopmada zorluk çeker. İş sahibinin iş üzerindeki kontrolünü sürdürmek istemesi doğaldır. Gelecek nesillerin bu durumu kabullenmesi ve sürdürmesi durumunda sorun çıkmayabilir. Ancak yeni nesil sorumluluk almayı ve kullanmayı öğrenmekte zorluk çekecektir. Bu dengeyi sağlamak ise güçtür. Oysa devredene değin geçen süre eski neslin, yeni nesli eğitmesi ve gelecek için hazırlaması gereken süredir. Yeni nesil doğru eğitildiğinde, güç ve kontrolün bırakılması kolaylaşacaktır.

ÇOCUKLARIMIZI AİLE ŞİRKETLERİMİZDEKİ LİDERLER OLARAK YETİŞTİREBİLİR MİYİZ?

Çocuk yetiştirmek genelde bir şirketi yönetmekten çok daha zor ve emek isteyen bir süreçtir. Yetiştireceğiniz çocuğun bedensel, ruhsal ve sosyal açıdan tam olarak sağlıklı olması önemlidir. Bunun yanı sıra eğitimleri, aile yaşantıları, iş ve arkadaş çevreleri iyi olsun istenir. Bu nedenle çocuk yetiştirmek bilgi ve kurallar gerektiren bir süreçtir. Ama aynı zamanda çocuğumuzu kendi aile şirketimize lider olarak yetiştirmek istiyorsak ayrıca bazı bilgilere sahip olmamız, destek almamız ve kurallar oluşturmamız gerekir.

Bir aile işimiz varsa ve yönetimini çocuklarımıza bırakmak istiyorsak, çocuklarımızın liderlik yeteneklerini en iyi şekilde geliştirmemiz gerekir. Bunu yapabilmenin ilk koşulu sizin gerçek bir lider olmanızdır. Çocuğunuzun kendi yolunu bulmasına yardımcı olmanız gerekir. Aile üyelerinin çocuklarının hangi konularda yetenekli, kabiliyetli olduklarını anlamaları ve bu yetenekleri en iyi nasıl kullanabileceklerini kavramaları önemlidir. Ailenin ve şirketin ihtiyaçlarını anlamak (ki bu çocuğun ihtiyaçlarını da içerir) liderin en önemli sorumluluklarından biridir.

Çocuğun gelişim dönemlerini bilmek, çocuğun geleceğini oluşturmak için şarttır. Üç yaşına gelen çocuğun sosyal ve cinsel kimliği oluşur ve tamamlanır. Artık çevresini tanımaya ve anlamaya başlayan çocuk, her şeyi sorar. Bu soruları yanıtlaması gereken en önemli kişiler anne ve babasıdır. Çocuklar, erkek ve kadın olmayı, anne-babadan öğrenirler. Bunu öğrenebilmek, onlarla yeterli ve uygun ilişki kurmayı gerektirir. Doğal gelişim için kız çocukların anne ile erkek çocukların baba ile özdeşim yapmaları gerekir. Bu özdeşim daha çok cinsel kimliğin tamamlanması için önemlidir. Ama sosyalleşme, davranış, beceri ve isteklerin gelişimi açısından cinsiyet farkı olmaksızın, tüm çocukların her iki ebeveyne gereksinimi vardır. Onlarla geçirilen süre ve sürenin kalitesi gittikçe önem kazanır. Çocuktan çalınan ve iş için kullanılan zamanlar, kullanıldığı süreçte iyi bir yatırım gibi görünse de, ilerde kayba yol açabilir. Çünkü çocuk, işi ebeveynini kendisinden uzaklaştıran, soğutan, koparan bir rakip olarak görmeye başlar. Paylaşmaya, sormaya, danışmaya en çok gereksinim duyduğu dönemde ebeveyni yanında değildir. Ona ulaşmasını engelleyen, bir türlü baş edemediği, yok edemediği, yenemediği iştir. Bu şekilde başlayan sevgisizlik ve ilgisizlik, çocuğun ebeveyninin işini sevmemesi ve ilgilenmemesiyle sonuçlanır. Ayrıca, ailesinin bu denli vaktini alan, yoran, sevdiklerinin karşısında çaresiz bırakan bir işin istenilen ve arzu edilen bir iş olması beklenemez. Ebeveynlerin bu durumda çocuklara yaptıkları savunma çoğunlukla “onlar için çalışıldığı ve onların geleceği için fedakârlık yapıldığıdır”. Gelişimi için paradan daha çok başka şeylere ihtiyacı olan çocuk için, ebeveyninin bu savunması geçersizdir. Tabi ki işi gücü bırakıp, yaşamı çocuklara adamak gerekmez. Ama sağlıklı ve çalışmayı, hele de sizin yaptığınız işi seven çocuklar yetiştirebilmek için zaman ayarlaması yapma zorunluluğu vardır. İş için çalınan zaman çocuğun değil, kendi zamanınız olmalıdır.

Çoğu kez bizim hayal ettiğimiz meslek ile çocuğumuzun istediği birbirinden farklıdır. Seçim zamanı tartışmalara yol açar. Özellikle de onun için hazırladığımızı düşündüğümüz, kurulu bir iş düzenimiz varsa çatışmayla birlikte, hayal kırıklığı da kaçınılmazdır. Daha doğduğu gün, hatta doğmadan önce kurduğumuz hayaller, çocuğun o işi istemediğini söylemesiyle biter. Bu değiştirilebilir mi? Eğer en başından uygun davranılır ve gerekli önlemler alınırsa, işinizi devralacak ve başarılı olacak bir nesil yetiştirmek mümkündür.

BÜYÜME VE BAĞIMSIZLAŞMA

Normal koşullarda, aileler çocuk yetiştirirken onların büyümelerini, kendilerine yeter duruma gelmelerini ve kendi başlarına yaşamalarını amaçlarlar. Ancak aile işletmelerinde bu durum hiçbir zaman tam olarak gerçekleşmez. Çocuk büyüyüp evden ayrılsa bile günün önemli bir kısmını ebeveynlerinin biri ya da ikisi ile geçirmek zorundadır. Eğer otorite ve kendi olma becerisi arasındaki denge sağlanamazsa, kolayca erişkin tip bir bağımlılık oluşur. Aile büyüğü çocukları yetiştirirken gereken özgüveni ve bağımsızlığı verememişse, bunun sonucu güvensizlik olarak belirir. Bu güvensizlik hem büyüklerin yeni nesle, hem de yeni neslin kendi becerilerine güvensizliğidir. Ailelerde kardeşler arası anlaşmazlıklar doğaldır. Yaşlar büyüdükçe, farklı istekler oluştukça bunlar azalır. Ama aile işletmelerinde büyüme ile birlikte aynı şeyi isteme artacağından, çatışmalar ve mücadeleler artar. Bu gelişim sırasında aile büyüklerinin uzlaştırıcı ya da karmaşayı arttırıcı tutumları sorumluluk dağıtımı sırasında büyük önem kazanır. İşletmenin sürdürülmesi ve yetki devirleri sırasında ekonomik ve hukuki planlamaların ötesinde aile dinamikleri ön plandadır.

Aile şirketleri, şirket ve aile dinamiğinin iç içe geçtiği kurumlar. Bu dinamikleri ayrıştırmak, birbirinden olabildiğince bağımsız, ama aile şirketi olma özelliğini sürdüren kurumlar haline getirmek için profesyonellere gerek vardır. Aile anayasası için oluşturulan ekiplerin içinde artık, aile işletmeleri dinamikleri ile uğraşan profesyoneller de yer alıyor. Birçok aile şirketi ise daha baştan çocuklarını yetişmesi için danışmanlık alarak başlıyorlar işe. Kurumsallaşma ve profesyonel yönetici, profesyonel yönetici (CEO) ile aile ilişkileri ise bir başka yazı konusu. Kurumsal şirketlerin “biz bir aileyiz’ sloganı kullandığı bir dönemde, yardıma ailemizi işleyen ve devam eden bir kurum haline getirebiliriz.

Prof. Dr. Bengi Semerci

rssyoutubeinstagram
Facebooktwitterlinkedinmail