Geçen gün üniversitede yönetici olan bir akademisyen arkadaşım “Her yıl bir çok bölümden derece ile mezun olanların çoğunluğu kız öğrenciler. Ama hem akademik alana hem de iş dünyasında kariyere yapanlara bakınca kızlar kayboluyor, niye vaz geçiyorlar anlamıyorum” dedi. Gerçekten okulda çalışkan ve başarılı olan kız çocukları neredeler? Okul sonrasında kariyer yerine başka yaşamlar mı seçiyorlar? Yoksa iş yaşamında için önlerinde kadın olmanın getirdiği engellerle mi karşılaşıyorlar?
TOPLUMSAL CİNSİYET KARİYERİ
Bu sıralar en çok duyduğunuz terimlerden bir tanesi toplumsal cinsiyet eşitliği olacaktır. Toplumsal cinsiyetle kast edilen sadece bedensel farklılar değildir. Toplumsal cinsiyet; “kadınlık ve erkekliğin psikolojik, sosyolojik ve kültürel tarafları” olarak tariflenir. Bu tanımların hepsi doğduğu andan başlayarak, hatta daha dıoğmadan kadına kariyer olarak iyi eş ve anne olmayı atfeder. Kadının başarısı bunları gerçekleştirdiği zaman takdir edilir. Bu rollerin içinde kariyer yer almamaktadır. Toplumsal cinsiyete göre,okulda başarılı olan kadın çalışkan, erkek akıllıdır. Kariyer yapan kadınlar hakkında konuşulurken,başarısı anlatılırken bazen açıkça ama çoğu kez üstü kapalı olarak “aile ve özel yaşam” başarısızlığı öne geçer,dillendirilir. Çünkü işdeki başarı, asıl başarı kazanması gereken “toplumsal cinisyet kariyeri” ni başaramayan kadının adeta tesellisi olarak görülür. Onlar toplumsal cinsiyetin ön yargılarına karşı çıkmış ve “erkek” alanına girmiştir. Bu düşünce ile gerçek erkekler varken, kadın görünümlü erkek olmaya soyunan ve farklı davranan bu kadınlara cesur ya da başarılı demek zordur. Üstelik bu bakış açısına sadece erkekler değil, kendilerine öğretilen toplumsal cinsiyet kavramına sıkı sıkı bağlı olan diğer kadınlar da sahiptir. Kendine biçilen rolü sahiplendiği sürece var olan kadın, kariyer yapmak istediğinde kadın olmaktan çıkarılmaktadır.Meşhur “cam tavan” söylemi toplumun olduğu kadar, bu öğretiler ile yetişen kadının kendi kendine koyduğu bir bariyerdir. Bu öğretilere bakınca okuldan sonra kız öğrencilere ne oluyor? Sorusunun yanıtına biraz yaklaşabiliyoruz:Kızlar kendileri için ön görülen evlilik kariyerinin peşine düşüyorlar. Evlilik, iyi bir aile sahibi olma gibi kavramlar erkekler için olumlu özellikler olurken, kadının önünde kariyer engeli olarak çıkarılıyor.
EVLİLİK KARİYERİ
Evlilik iki kişi arasında başlayan bir kurumdur. Evlilikten en çok beklenen şeyler mutluluk ve paylaşımdır. Çalışmalar evliliğin erkeklerin kariyerine olumlu katkısı olduğunu gösterirken, kadınların kariyerine olumsuz etkiler saptamıştır.Bu etkiyi tersine çevirebilmek kadının zekası, çalışkanlığı ve kendine güvenine olduğu kadar evlendiği kişiye de bağlanmaktadır. Kurumu paylaşan erkeğin, toplumsal cinsiyetin ona biçtiği erkek rolünden çıkabilecek, evliliği sadece eşinin sorumluluğu olarak görmeyecek kadar cesur olması kadını daha başarılı yapmasa da, başarılı kadının kariyeri ile birlikte mutlu bir evlilik sürdürmesini sağlayabilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken konu evliliğin bir kariyer olmadığıdır. Erkek için bir “yuva” olarak tanımlanan evlilik, kadınlara bir kariyer olarak sunulmaktadır. Çalışan ve kariyer yapan erkeğin, dinlenmek, huzur bulmak için döneceği yer olarak belirlenen ev, kadın için yaşanması ve çalışılması gereken yer olarak tanımlanmaktadır. Zaten erkeğin o evde bulması gerek dinlenme ve huzur ortamını hazırlamak kadının görevi olarak saptanmıştır. İyi bir eş, anne, ev hanımı rollerinin başarılması üzerine bir eğitim verilen kız çocukları temel olarak bu kariyere hazırlanır. İş yerinde başarısız olan, kariyeri sürdüremeyen erkeğin “erkek” olma özelliği sürer. Ama evlilik kariyerinde başarısız sayılan, sürdüremeyen kadının “kadınlığı” tartışmaya açılır. Evlik mi? Kariyer mi? Sorusu hiçbir erkeğe sorulmazken, kadınların bir açmazı haline getirilir. Bu açmazı sadece erkekler yaratmazlar. Asıl çıkmaz kadının büründüğü ve sahiplendiği rolde yatar. Sorun,kadınların kendilerini kariyer ve evlilik arasında bir seçim yapmaları gerektiğine inandırmalarıdır. “Çocuk da yaparım, kariyer de” diye konuşan, şarkı söyleyen erkek gördünüz mü? Çocuğu olduğu için işinden ayrılan ya da ayrılmayı düşünen bir erkek? “Çocuk yapmak” sadece çocuğu karında taşımak değildir. Oysa,çocuğun bakım sorumluluğu sadece anneye ait olarak algılanıp, annelik bir kariyer olarak görülürken babalık doğal bir hak olarak belirlenmektedir. Anneliği bir kariyer olarak gören ve bu rolü çok benimseyen kadın, geleceğini ve umutlarını çocuklarına yatırmakta, katıldığı bu toplumsal yanılsamayı da fedakarlık olarak tanımlayarak yüceltmektedir.
KIZLAR EVLERİNDE ANNE OLDU
Okulların başarılı kız öğrencilerinin bir çoğu evlerindeler. Bir kısmı evlerinde olmanın yanı sıra, eğitimini aldıkları alanda çalışmalarını sürdürüyor. İşlerinde kariyer yapmak gibi bir düşünceleri olmadığı gibi, işe gitmeyi ev kariyerlerini olumsuz etkileyen ve zorunlu bir alan olarak görüyorlar. Sosyolojik ve kültürel öğeler bu öğretiyi desteklemeye devam ediyor.Ama diğer yandan kadın istihdamının, iş yeri ve ülke ekonomisine katkısının önemi daha çok dikkat çekiyor. Kadını iş yaşamına katılmasının getirisi, kadın yöneticilerin ekonomiye getirdiği renk ve olumlu destek, ülkeleri toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda çalışmaya adeta zorluyor. Yapılan toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmaları çok değerli olmakla beraber kadınların kendi engellerini kaldırmaları gerekmektedir. İlk adım onlara biçilen rolün doğru olmadıgını yüksek sesle söylemek olabilir. Bu söylemde kendi sesini duyabilen kadın, kariyer ve özel yaşamın birlikte gidebileceğini, her ikisinin sorumluluğunun tek başına onun olmadığını fark edebilecektir. Öz güvenini kazanan kadının başarısı çalışma ile bütünleştiğinde, iş dünyasının erkek dünyası olmadığını, kariyer yapmanın kendine erkek dünyasında yer açmaya çalışmak değil, hak edilen yere ulaşmak olduğunu algılayacaktır.Böylece kariyer ve başarı için ne kadınlığından ne de özel yaşamından vaz geçmesi gerekmeyecektir.
Prof.Dr.Bengi Semerci