Günlük yaşamın içinde ne giyeceğimizden, nasıl bir yaşam seçeceğimize değin uzanan bir çok konuda karar veriyor ve seçimler yapıyoruz. Bu kararları nasıl verdiğimizi hiç merak ettiniz mi? Bazen çok kolay yapılıyormuş gibi gelen, bazen de çok zorlandığımız kararlar beynimizin karmaşık fonksiyonlarından biridir. Araştırmacılar karar verme ve seçim yapma sürecinde beynin hangi bölgelerinin, nasıl çalıştığını öğrenmek için araştırma sürekli yapıyorlar. Sonuçlar; Karar verme aşamasından önce beynin öğrenilmiş bilgileri, karara ilişkin riskleri ve ödülleri değerlendirdiğini ve sonra bir seçim yaptığımızı gösteriyor. Bu süreç beynin en çok prefrontal bölge diye adlandırılan kısmında nöron denilen sinirlerin aktiviteleriyle oluşuyor. Nöronlar daha önceki deneyimleri, bilgileri taşıyor ve görevli bölge bunları işleyerek karar vermemizi sağlıyor. Nöronlar bu deneyimleri taşırken, bazı nöronlar sadece olumsuz deneyimleri yansıtıyor. Bazıları ise ödüllendirici olanları dağıtıyor. Yani bilgiyi toplama ve işleme sürecinde bir çok etken söz konusu oluyor. Ayrıca kararın sonucunda oluşacak risklerin ve ödüllerin karar üzerinde büyük etkisi var.
KARAR VERMENİN ÖLÇÜTLERİ
Karar verirken en iyi yöntem, her seçeneğin elimizdeki ölçütlere göre değerlendirilmesidir. Buna göre bir sıralama yaparak, seçim yapabiliriz. Kullanacağımız ölçütleri; isteklerimiz, beklentilerimiz, ihtiyaçlarımız, seçimin getireceği riskler ve yararlar belirler. Ne kadar çok ölçütü dikkate alırsak, en uygun, en doğru seçeneği bulmak ve doğru karar vermek mümkün olabilir. Ancak herkes bu yöntemi kulllanıp, beyine işlemesi için bu kadar çok veri göndermez. Seçeneklerin özelliklerini değerlendirmek, yararlarını belirlemek yerine sadece olumsuz buldukları, istemedikleri şeyleri eleyerek karar vermeye çalışırlar. Bu tür kararların sonucu bazen yeterli olabilse de, çoğu kez tüm seçenekler iyi değerlendirilmediği için uygun kararlar olmayabilir.
Karar vermeyi etkileyen özelliklerden biri deneyimlerimizle ya da duyduklarımızla yaptığımız genellemelerdir. Belli şeylerin kötü, yanlış, hatalı ya da iyi, doğru, düzgün olduğu gibi vardığımız yargılar bizi hep aynı kararları vermeye yöneltebilir. Ama bu tür kararlar tüm ön yargılar gibi yanlış sonuçlara yol açabilir. Hele de inançlarımızı, tahminlerimizi destekleyen şeyleri görüp, diğer gerçekleri gözardı ederek verdiğimiz kararlar ciddi sorunlar yaratabilir.
Karar verme ölçütlerimizi bir çok şeyi olduğu gibi çocukluktan başlayarak, ebeveynlerimizle özdeşim kurarak ve onları taklit ederek oluştururuz. Sonra özellikle ergenlik döneminde başka etkilere daha açık olunur ve o etkilerle karar ölçütleri bir daha şekillenir. Beyin tüm bu süreç boyunca topladığı verileri, karar verme aşamasında ona yeni gönderdiğimiz bilgilerle sinir ağının içinde bir karara dönüştürür. Erişkin dönemde değişim daha zor ve azdır. Kısaca yaptıklarımızla çocuklarımıza nasıl model olduğumuz ve onları yeni verileri değerlendirebilen, tüm seçenekleri dikkate alabilen kişiler olarak yetiştirip yetiştiremediğimiz onların da verdikleri kararları, yaptıkları seçimleri etkileyecektir.
Her kararın bir bedeli vardır. Uygun karar vermek, ödenecek bedeli belirler. Bu bedel bazen para, bazen birini kaybetmek, bazen de çok hayati bir konuda yanlış yapmak olur. Bazı konularda karar vermek çok daha kolaydır. Elinizdeki veriler bellidir ve sonuçlar çok önemli olmayabilir. O gün yiyeceğiniz yemeği seçmek gibi konularda bu nedenle çok daha hızlı karar verilebilir. Ama daha yaşamsal konularda, elimizde yeterli bilgi yoksa ve yeni veriler aramayarak eski bilgilerimize göre karar vermeye çalışıyorsak yanlış kararlar artabilir.
İş yaşamı kararlardan ve seçimlerden en çok etkilenen alanlardan biridir. Her düzeyde çalışan için önemli olan karar dönemi, yöneticiler için daha önemli hale gelir. Çünkü yöneticinin verdiği kararlar, sadece kendisini değil, diğer çalışanların ve tüm kurumun seçimi etkileyecektir. Sonuçda ödenecek bedel de genellikle herkes tarafından ödenir. Bu nedenle karar vererek yapacağı seçimler öncesi ön yargılardan uzak, kolay olanı seçmeyi yeğlemeden, bir çok ölçütü değerlendirip prefrontal kortekslerine doğru verileri yollamaları gerekir.

Prof. Dr. Bengi Semerci

rssyoutubeinstagram
Facebooktwitterlinkedinmail